DOSYA NO:2023/406

İstanbul Asliye 9.Hukuk Mahkemesi Sayın Başkanlığına

Özü                                       : Bazı beyanlarımızdır.

BEYANLARIMIZ                :

                                               1- Davanın nasıl isimlendirildiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, müflis bankanın ne taahhütte bulunduğu ve buna karşılık ne yaparak bu taahhüdünü ihlal ettiğidir. Daha önce de arz ettiğimiz gibi, banka ile aramızdaki ilişki bir VEAKALET İLİŞKİSİDİR. Bu husus, dosyaya ibraz ettiğimiz ve müflis banka tarafından kaleme alınan 12.01.1994 tarihli belgedir. Bu belgede davalı müflis banka, İsviçre’de mukim Finans Bank’la inançlı işlem sözleşmesi imzalandığını ve oraya yatırılan paranın, 12.04.1994 tarihinde, bizzat kendilerinin, yatırılan meblağın faiziyle birlikte tarafımıza ödeneceğini beyan ve taahhüt etmiştir. Bu işlem tipik bir VEKALET AKDİDİR. Ne var ki, davalı banka bu taahhüdünü yerine getirmemiş ve bizzat TMSF müfettişleri tarafından düzenlenen RAF TEMİZLİĞİ adlı raporla belirlendiği gibi, bu para, bankanın hakim ortaklarının sahip oldukları şirketlerin finansmanında kullanılmıştır. Yani, tekraren arz edelim, VEKALET AKDİ İHLAL EDİLMİŞTİR. Davalı banka yine bu dava sırasında yazdığı dilekçelerde, bu alacağımızın asla MEVDUAT OLMADIĞINI da beyan etmiştir ki, biz de bu beyana aynen katılıyoruz. Bilahare banka iflas etmiş ve iflas idaresi, sanki bu para mevduat veya bankanın mülkiyetinde olan bir para imişcesine, bizim paramızı, iflas masasına kaydetmiştir. Paranın iflas masasına kaydedilmesi, İİK’nun EMREDİCİ HÜKÜM NİTELİĞİNDEKİ, 184. maddesi mucibince, kanuna, amme intizamına ve Anayasaya aykırı bulunması sebebiyle HÜKÜMSÜZDÜR, KEENLEMYEKUNDUR. Bu konuda daha önce uzun izahatta bulunduğumuz için tekrarına gerek görmüyorum. Masaya kayıt işlemi hükümsüzdür ve YOKLUKLA MALULDUR. Bu konuda da uzun izahatta bulunmuştuk.

2-Hal böyle olunca, VEKALET AKDİ hükümlerine bir göz atmamız gerekmektedir. TBK. 502.maddesine göre, (vekalet sözleşmesi vekilin, vekalet verenin bir işini görme veya işlemi yapmayı üstlendiği bir sözleşmedir. Vekalete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştüğü ölçüde, bu kanunda düzenlenmemiş iş görme sözleşmelerine de uygulanır.) Aynı yasanın 508. maddesine göre, (Vekil, vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermekle yükümlüdür.) Aynı yasanın 509. maddesine göre, (Vekilin kendi adına ve vekalet verenin hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekalet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, KENDİLİĞİNDEN VEKALET VERENE GEÇER. VEKİLİN İFLASI HALİNDE, VEKALET VEREN BU ALACAĞINI DOĞRUDAN KENDİSİNE GEÇMİŞ OLDUĞUNU İFLAS MASASINA KARŞI İLERİ SÜREBİLİR. VEKİLİN KENDİ ADINA VE VEKALET VERENİN HESABINA EDİNMİŞ OLDUĞU TAŞINIR EŞYANIN İFLAS MASASINDAN AYRILMASINI İSTEYEBİLİR.)

-Bu arada, TBK.nun 386. maddesinin gerekçesinde, EMANETEN VERİLEN BİRŞEYİN MÜLKİYETİNİN MUHATABA İNTİKAL ETMEDİĞİ VE SADECE BİR KULLANMA HAKKININ DEVRİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU İFADE EDİLMİŞTİR. Yani MÜLKİYET HEP MÜVEKKİLİN ÜZERİNDEDİR VE MÜFLİS VEKİLİN İFLAS MASASINA İNTİKAL ETTİRİLEMEZ.

3-Bu arada biraz da MÜLKİYET Kavramından söz edelim. MÜLKİYET, HER KANUNDAN EVVEL, ANAYASANIN 35. MADDESİ İLE KORUMA ALTINA ALINMIŞTIR. BUNA GÖRE, HERKES MÜLKİYET VE MİRAS HAKKINA SAHİPTİR. ANAYASA HÜKMÜ HİLAFINA BİR TASARRUF AMME İNTİZAMINA AYKIRI VE YOKLUKLA MALUL BİR TASARRUFTUR. Binaenaleyh, iflas masasının bu haksız tasarrufu en başta ANAYASA hükmü engeliyle karşılaşır. (…… Bir hukuki işlemin yokluğu her zaman, ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir. İşlemin hükümsüz kalması için herhangi bir beyanda bulunulması veya bir dava açılması gerekli değildir. Çünkü işlem zaten hiç oluşmamıştır. Hukuk aleminde zaten hiç yoktur. Açılmış herhangi bir davada, bir hukuki işlemin yokluğu anlaşılırsa, hiç kimse ileri sürmemiş dahi olsa, yokluk olgusunu hakim görevinden ötürü, kendiliğinden RESEN nazara almak zorundadır….). (Medeni hukuk, Naim-Barlas, İstanbul 2014, 20. baskı sh. 212) Beri yandan, BİR MENKUL MÜLKİYETİNDE, MÜLKİYET KARİNESİ ZİLYEDLİKTİR. ZİULYEDLİK İKİ UNSURDAN TEŞEKKÜL EDER. BİRİNCİSİ CORPUS, YANİ FİİLİ HAKİMİYET, İKİNCİSİ İSE ANİMUS DOMİNİ, YANİ MALİK OLMA İRADESİ. BUNLARDAN BİRİNİN EKSİKLİĞİ ZİLYEDLİĞİ OLUŞTURMAZ. MÜFLİS BANKANIN VE DOLAYISIYLA İFLAS İDARESİNİN BİZİM PARAMIZ ÜZERİNDE CORPUSUU VARSA DA, ANİMUS DOMİNİSİ YOKTUR  (VE OLAMAZ DA. ZİRA BAŞKASININ PARASI ÜZERİNDE, MALİK OLMA İRADESİNİ TAŞIYANLAR SADECE HIRSIZLARDIR. MÜFLİS BANKA VEYA İFLAS İDARESİ HIRSIZ MIDIR Kİ, BİZİM PARAMIZ ÜZERİNDE ANİMUS DOMİNİSİ, YANİ MALİK OLMA İRADESİ TAŞIYABİLSİN. ÖYLE BİLE OLSA, BU HUSUS DAHİ CEZA KANUNLARINA GÖRE SUÇTUR.

4.Konuya bir de KANUNA KARŞI HİLE kavramı ile yaklaşalım. Doktrinde bu husus şöyle ifade edilmektedir. (….Taraflar kanunun geçerli saydığı bir işlemi, kanuna aykırı sonuçlara varmak için  yaptıkları takdirde, kanuna karşı hileden bahsedilir.) ( Tekinay Borçlar Hukuku, 1993 bası, sh. 420.)

(…. Emredici bir hukuk normunun yasakladığı bir sözleşme veya edim, başka bir kanun hükmünden yararlanılarak dolaylı bir şekilde elde ediliyorsa, buna KANUNA KARŞI HİLE denir….) ( Prof.Dr.Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2015 bası, sh.323 ) Türk bankacılık mevzuatına göre, bir bankanın hakim ortaklarına mevduatın yüzde onundan fazla kredi vermek yasaklanmıştır. Lakin bu yasak işlemler bir başka banka ve özellikle de bir yabancı banka aracılığıyla, örneğin FİDUCİARY AGREEMENT şeklinde sözde gerçekleştirilirse, bu yasak delinmiş olur. Bu da tipik bir kanuna karşı hile kavramını gündeme getirir. Netekim TMSF müfettişleri mezkur raporlarında, müflis bankanın tüm fiduciary işlemlerinin bu şekilde KANUNA KARŞI hile olarak gerçekleştirildiğini beyan etmişlerdir. Bu durumda, fiduciary işlem MUTLAK BUTLANLA MALULDUR. Yani, sonuç olarak, ortada ne bir mevduat, ne fiduciary işlem vardır ve müvekkilime ait para, tümüyle gasp edilmiş ve iflas masasına yasaların emredici kurallarına aykırı olarak kaydedilmiştir. Bu husus mübrez tüm delillerle sabit olduğu cihetle, MUHTEREM MAHKEMENİN RESEN, İFLAS MASASINA KAYIT İŞLEMİNİN YOKLUKLA MALUL OLDUĞUNA HÜKMETMESİ GEREKMEKTEDİR. Keza, bilindiği gibi, yoklukla malul bir işlem nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmış dahi olsa, bu ödeme yoklukla malul bir işleme hayatiyet kazandırmaz ve ödeme de işlemin tabu olduğu hukuki statüye tabi olur. Herhangi bir ödeme yapılmışsa, diğer tarafın bunu müstakil bir dava ile talep etmesi gerekir.

5-Dilekçemizde sözünü ettiğimiz RAF TEMİZLİĞİ isimli TMSF müfettişlerinin tanzim ettiği bir kitapçık halindeki rapor, dosyaya evvelce sunuluş bulunmaktadır. Keza, bizim maruzatımızı birebir teyit eden YARGITAY KARARLARINI da, ilişikte sunmaktayız.

SONUÇ                                : Maruz nedenlere ve mübrez delillere binaen, talebemiz veçhiule karar ittihaz buyurulmasını, bilvekale, saygılarımla arz ve istirham ederim. 16.06.2023

Davacı Vekili

Av.Ünal SOMUNCUOĞLU

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.

Paylaş