DOSYA NO:2022/530

 

İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesi Sayın Başkanlığına

 

ÖZÜ                                      : Son beyanlarımızdır.

BEYANLARIMIZ :

1-            Bir avukatın görevi, gerek Mahkemelere ve gerekse bilirkişilere mümkün olan azami kolaylığı sağlamak ve davanın en anlaşılır bir biçimde sunulmasını sağlamaktır. Bu amaçladır ki, davanın fiili ve hukuki boyutlarını son bir kere özetlemeyi uygun gördüm. Böylelikle, yıllar içinde koskoca dosyalara yayılmış bulunan davanın kısa fakat eksiksiz bir özetini sunmuş olabileceğim.

2-            Bu davada müflis banka TYT, müvekkilimle temas sağlamış ve onun parasını en rantabl şekilde işleteceğini beyan ederek, bu parayı FİDUCUİARY AGREEMENT ( inançlı işlem anlaşması ) işlemine tabi tutarak, ülke imkanlarından daha fazla bir gelir elde edilmesini sağlayacağını ve bu cümleden olmak üzere bu parayı, İsviçre’de mukim bir bankaya tevdi ederek fiduciary işlemini gerçekleştireceğini ifade etmiş ve kendi yedinde bulunan anılan bankanın bir takım evrakını müvekkilime imzalatarak fiduciary işleminin gerçekleştiğini ifade etmiştir. Bu arada, bir fiduciary işleminde asla söz konusu olmayan bir başka işlem yapmış ve bu işlemden doğan tüm sorumluluğun kendilerine ait olduğunu ve dönem sonunda faiz ve ana paranın kendileri tarafından müvekkilime ödeneceğini mübeyyin bir belgeyi de müvekkilime tevdi etmişlerdir. Lakin işlem onların zahiren ifade ettikleri biçimde yapılmamış. Para hiçbir suretle İsviçre bankasına gönderilmemiş ve bu arada banka iflas edince, iflas idaresi müvekkilime ait bir parayı, bu para sanki kendi mülkiyetinde imiş gibi, iflas masasına kaydetmiş ve böylece müvekkilimin hakkını fahiş bir biçimde çiğnemiştir.

3-            İşlemin onların vaadettikleri bir biçimde gerçekleşmediği, davalılardan TMSF’nin bizzat kendi müfettişlerine tanzim ettirdiği raporla sabit olduğu gibi, ekteki Yargıtay kararından da açıkça anlaşılmaktadır. Yani bu belgelerde, fiduciary işleminin hiç gerçekleşmediği ve bu paraların hiçbir vakit İsviçre bankalarına gönderilmediği ve bunların müflis bankanın hakim ortaklarının kişisel işlerinin finansmanında kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bunu söyleyen biz değil, bizzat davalı müflis bankanın yönetimini devralan davalılardan TMSF dir. Ekteki, RAF TEMİZLİĞİ adını verdikleri belgenin ilişikte sunduğumuz sayfasının fotokopisinde bu husus bertafsil anlatılmaktadır.

4-İmdi, bu hususta başka ne gibi belgelerin varolduğunu ve bu belgelerin hangi hukuksal durumu ortaya koyduklarını arz edelim.

a)            Dosyaya mübrez ve bu dilekçemiz ekinde sunduğumuz ilk belge RAF TEMİZLİĞİ adı verilen belgenin, konumuzla ilgili bölümüdür. Bu belgede davalı TMSF müfettişleri aynen şu ifadeleri kullanmışlar ve bu nedenlerle bankanın faaliyetinin durdurulduğunu ifade etmişlerdir. (……BANKACILIK MEVZUATINDAKİ SINIRLAMALAR NEDENİYLE TYT BANK HAKİM ORTAKLARI APEL ÇELİK, SABİT BİTER ÖZUSLUVE BÜLENT ENER İN ORTAĞI OLDUKLARI LAPİS GRUBUNA KULLANDIRILMASI GEREKEN KREDİLER BİR TAKIM HİLE VE DESİSELER YAPILMAK SURETİYLE KULLANDIRILMIŞTIR. TYT BANK TARAFINDAN VERİLEN MUHTELİF KREDİLER MUVAZAA YOLUYLA LAPİS GRUBU ŞİRKETLERİNE AKTARILMIŞ,TYT BANK YÖNETİMİNE KATILMAMAKLA BERABER LAPİS GRUBUNUN HAKİM ORTAKLARI VE YÖNETİCİLERİ OLAN KİŞİLER BU MUVAZAALI İŞLEMLERDEN MENFAAT SAĞLAMIŞ VE TYT BANK ALACAKLILARINI ZARARA UĞRATARAK, TYT BANK KAYNAKLARI HAKSIZ, MUVAZAALI, KARIŞIK İŞLEMLERLE TİCARİ TEAMÜLLERE UYGUN OLMAYAN BİR ŞEKİLDE BANKANIN HAKIM ORTAKLARINA AKTARILMIŞ VE BU YOLLA BANKANIN İÇİ BOŞALTILMIŞTIR……… TYT BANK AĞIRLIKLI OLARAK FİDUCİARY OLARAK ADLANDIRILAN BİR YÖNTÜEME BAŞVURARAK 3182 SAYILI KANINUN 38. VE 41. MADDELERİNDE DÜZENLENEN GRUP FİRMALARINA VERİLECEK KREDİ SINIRLARINI AŞMIŞ, BANKA YÖNETİCİLERİNİN BU EYLEMLERİ 3182 SAYILI KANUNUN 52. MADDESİNE VE TEK DÜZEN MUHASEBE SİSTEMİNE AYKIRILIK OLUŞTURMUŞTUR……)

b)           Yani, bizzat davalı TMSF kurumunun kendi müfettişleri, aslında hiçbir FİDUCİARY işlemi yapılmadığını, tüm bu işleme bahane edilen paraların, banka ortaklarının kişisel firmalarının finansmanında kullanıldığını açık ve net bir biçimde ortaya koymuşlardır. Keza, yine ilişikte sunduğumuz Yargıtay kararında da bu husus sarahaten açıklanmıştır. Şimdi davalı TMSF hiç utanıp, sıkılmadan diyor ki, İŞLEMLERDE HİÇBİR YANLIŞLIK YOKTUR. O zaman ortada utanmaz bir yalancı vardır. Bu yalancı ya TMSF, ya da RAF TEMİZLİĞİ adı verilen raporu yazan müfettişlerdir. Yalnız, bir hususu asla unutmamak gerekir. YÜKSEK YARGITAY TAMAMEN MÜFETTİŞLERİN GÖRÜŞÜNÜ PAYLAŞMAKTADIR. Hal böyle olunca, gündeme KANUNA KARŞI HİLE kavramı gelir. Doktrinde bu husus şöyle ifade edilmektedir. (…..TARAFLAR KANUNUN GEÇERLİ SAYDIĞI BİR İŞLEMİ, KANUNA AYKIRI SONUÇLARA VARMAK AMACIYLA YAPTIKLARI TAKDİRDE, KANUNA KARŞI HİLEDEN BAHSEDİLİR….. TEKİNAY BORÇLAR HUKUKU 1993 BASI SH.420). ( EMREDİCİ BİR HUKUK NORMUNUN YASAKLADIĞI BİR SÖZLEŞME VEYA EDİM, BAŞKA BİR KANUNUN HÜKMÜNDEN YARARLANILARAK DOLAYLI BİR ŞEKİLDE ELDE EDİLİYORSA, BUNA KANUNA KARŞI HİLE DENİR. Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2015 bası, sh.323) İmdi, Türkiye de gerek yüksek faiz vermek ve gerekse bir bankanın hakim ortaklarına mevduatın yüzde onundan fazla kredi vermek, emredici bir hukuk normu ile yasaklanmıştır. Lakin bu yasak işlemler, bir başka banka  ve özellikle de yabancı bankalar aracılığıyla yapılırsa, bu yasak delinmiş olur. Çünkü onlar bu kısıtlama hükümlerine tabi değillerdir. Görünüşte işlemler hukuka uygun gözükse de, aslında kanunlara takla attırılıyor ve hukuk dışı sonuca varılabiliyor. Bunun müeyyidesi nedir? Bunun müeyyidesi, kanuna uygun gibi gözüken işlemin MUTLAK BUTLANLA MALUL OLMASIDIR. Yani, hukuka uygun gibi gösterilen FİDACİARY AGREEMENT TÜMÜYLE BATIL VE YOK HÜKMÜNDEDİR.

5-O zaman diğer belgeye geçelim. Evvelce dosyaya mübrez ve bu kerre de işbu dilekçe ekinde sunduğumuz 1994 tarihli belgede müflis banka müvekkilime şu taahhütte bulunuyor. Buna göre, banka müvekkilimin parasının nemalanması için gerekli işlemleri yapacak ve sözleşmede belirlenen vade dolduğunda kararlaştırılmış faizle birlikte ana parayı müvekkilime iade edecektir. Bu işlemin tipik bir vekalet ilişkisi olduğu izahtan varestedir. Borçlar yasasının 502.maddesine göre, VEKALET SÖZLEŞMESİ VEKİLİN, VEKALET VERENİN BİR İŞİNİ GÖRME VEYA İŞLEMİ YAPMAYI ÜSTLENDİĞİ SÖZLEŞMEDİR. VEKALETE İLİŞKİN HÜKÜMLER, NİTELİKLERİNE UYGUN DÜŞTÜĞÜ ÖLÇÜDE, BU KANUNDA DÜZENLENMEMİŞ OLAN İŞ GÖRME SÖZLEŞMELERİNE DE UYGULANIR. Aynı yasanın 508.maddesine göre, VEKİL, VEKALET VERENİN İSTEMİ ÜZERİNE YÜRÜTTÜĞÜ İŞİN HESABINI VE VEKALETLE İLİŞKİLİ OLARAK ALDIKLARINI VEKALET VERENE VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR …. Aynı yasanın 509. maddesine göre, VEKİLİN KENDİ ADINA VE VEKALET VERENİN HESABINA GÖRDÜĞÜ İŞLERDEN DOĞAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERDEKİ ALACAĞI, VEKALET VERENİN VEKİLE KARŞI BÜTÜN BORÇLARINI İFA ETTİĞİ ANDA KENDİLİĞİUNDEN VEKALET VERENE GEÇER. VEKİLİN İFLASI HALİNDE VEKALET VEREN, BU ALACAĞIN KENDİSİNE GEÇMİŞ OLDUĞUNU İFLAS MASASINA KARŞI İLERİ SÜREBİLİR. VEKİLİN KENDİ ADINA VE VEKALET VERENİN HESABINA EDİNMİŞ OLDUĞU TAŞINIR EŞYANIN İFLAZ MASASINDAN AYRILMASINI İSTEYEBİLİR.) Yani görülüyor ki, kanun hükümleri bizim davamızın birebir karşılığını teşkil ediyor ve haklılığımızı açıkça ortaya koysa da, kös dinlemiş davalılar haksız, mesnetsiz kötü niyetli işlemlerini hala devam ettirmekte bir beis görmüyorlar.

-İ.İ.K.nun 184.maddesine gelince, söz konusu hükme göre…… İFLAS AÇILDIĞI ZAMANDA MÜFLİSİN HACZİ KABİL BÜTÜN MALLARI, HANGİ YERDE BULUNURSA BULUNSUN BİR MASA TEŞKİL EDER. Yani burada söz konusu olan MÜFLİSİN MÜLKİYETİNDE OLAN MALLARDIR. Müvekkilime ait paranın müflis bankanın mülkiyetinde bulunmadığı, yukarıda arzettiğimiz belgeler ve maruz yasa hükümleri ile sabittir. Yani, açık bir deyimle, İFLAS MASASI VE TMSF MÜVEKKİLİMİN PARASINI GASBETMİŞLERDİR.

6-Şimdi biraz da MÜLKİYET KAVRAMINDAN SÖZ EDELİM.

-Mülkiyet hakkı her şeyden evvel ANAYASANIN 35. maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Beri yandan, davalıların hiçbiri bu paranın kendi mülkiyetlerinde olduğunu iddia etmiyor ve edemez de. Çünkü yukarıdaki yasaların hükümleri, böyle bir mülkiyet hakkının mevcut olmadığını açıkça ifade ediyor. Bu konuda bendeniz bir ticaret mahkemesin verdiğim bilirkişi raporunda, ki bu rapor doğrultusunda verilen karar Yargıtayca onanmış ve kesinleşmiştir, şu şekilde ifade etmiştim. BİR MENKUL MÜLKİYETİNDE, MÜLKİYET KARİNESİ ZİLYEDLİKTİR. ZİLYEDLİK İSE İKİ UNSURDAN TEŞEKKÜL EDER. BİRİNCİSİ CORPUS, YANİ ŞEY ÜZERİNDE FİİLİ HAKİMİYET, DİĞER İSE ANİMUS DOMİNİ, YANİ ŞEY ÜZERİNDE MALİK OLMA İRADESİ. BU UNSURLARDAN CORPUS, YANİ FİİLİ HAKİMİYETİN MEVCUT OLMASI, ZİLYEDLİĞİN TEŞEKKÜLÜ İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR. BUNUN YANI SIRA ANİMUS DOMİNİ, YANİ MALİK OLMA İRADESİNİN DE MEVCUDİYETİ GEREKİR. BİR HAVALE, BİR MEVDUAT, BİR EMANET VE VEKALETEN YAPILAN İŞLERDE, ANİMUS DOMİNİNİN MEVCUT OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ İŞ GÖREN ÇOK İYİ BİLİR Kİ, KENDİ FİİLİ HAKİMİYETİ ALTINDA BULUNAN ŞEY, KENDİSİNE AİT DEĞİLDİR. O ZAMAN MALİK OLMA İRADESİ DE SÖZ KONUSU OLAMAZ. YOK EĞER, BUNU BİLDİĞİ VEYA BİLMESİ GEREKTİĞİ HALDE, İŞ GÖRENDE ANİMUS DOMİNİ VAR İSE, BÖYLE BİR İRADENİN SADECE HIRSIZLARDA OLDUĞU İZAHTAN VARESTEDİR. ÇÜNKÜ HIRSIZ BAŞKASINA AİT MALI, BİLEREK VE İSTEYEREK KENDİ MÜLKİYETİNE GEÇİRİR. BÖYLE BİR ZİLYEDLİK İSE, KÖTÜ NİYET BARINDIRDIĞI İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR.

-Prof. Dr. Haluk BURCUOĞLU, bir dava nedeniyle tarafıma verdiği bir UZMAN GÖRÜŞÜNDE, harikulade bir araştırma sonucunda, KÖTÜ NİYETLİ ZİLYEDLİĞİN MÜLKİYETİN OLUŞMASINA İZİN VERMEDİĞİNİ VE TÜRK AYNİ HAKLAR MEVZUATINDA, PARANIN KARIŞMASI SONUCUNDA, KARIŞAN PARANIN MÜLKİYETİNİN PARAYI ELİNDE BULUNDURUNA GEÇECEĞİNE DAİR BİR YORUMUN ASLA YAPILAMAYACAĞINI VE BÖYLE BİR VARSAYIMIN TÜRK MEDENİ KANUNUNUN 903. MADDESİNE AYKIRI BULUNDUĞUNU SON DERECE İSABETLE İFADE ETMİŞTİR.

-Prof. Dr. REİSOĞLU da, BİR AKREDİTİF İŞLEMİNDE AMİR BANKA İLE, MUHABİR BANKA ARASINDAKİ İLİŞKİNİN VEKALET OLDUĞUNU VE AKREDİTİF BEDELİNİN VEKİLDEN TAHSİLİ GEREKTİĞİNİ BEYAN ETMİŞTİR. Bütün bu görüşler, TÜRK BORÇLAR KANUNU IŞIĞINDA AKREDİTİF HUKUKU KİTABIMDA MEVCUT OLUP, BU KİTABIMI GEREK MUHTEREM MAHKEME VE GEREKSE SAYIN BİLİRKİŞİLERİN İNCELEMELERİNE ARZETMEK ÜZERE DOSYAYA İBRAZ EDİYORUM.

6-Bu davada, FİDUCİARY AGREEMENT İŞLEMİNİN HİÇ MEVCUT OLMADIĞI VE MÜFLİS BANKANIN BU İŞLEMİ ZAHİREN YAPILMIŞ GİBİ BAŞTA RAF TEMİZLİĞİ RAPORU İLE SABİT OLDUĞU HALDE, BENDENİZ, DAVALILARIN KÖTÜ NİYETİNİ GÖSTERMEK İÇİN BU KONUYA DA BİR NEBZE TEMAS ETMEK İSTİYORUM.

-TCMB TARAFINDAN YAPILAN TARİFE GÖRE, FİDUCİARY İŞLEM, YURT İÇİNDEKİ BİR BANKANIN MÜŞTERİSİNİN BİRİKİMİNİ HAVALE YOLUYLA YURT DIŞINDAKİ BİR BANKADA NEMALANDIRMASI VE BELİRLENEN VADE SONUNDA YURDA GETİREREK NEMALARI İLE BİRLİKTE SAHİBİNE İADE ETMESİDİR.

-BUNA MUKABİL DAVALILAR, BU DAVANIN BAŞLANGICI OLAN 23. İCRA HUKUK MAHKEMESİNE VERDİKLERİ 06.11.2017 TARİHLİ DİLEKÇELERİNDE, FİDUCİARY İŞLEM, TÜRKİYE KAYNAKLI FONLARIN ÖNCE YURT DIŞINA ÇIKARILMASI VE DAHA SONRA TEKRAR YURDA GETİRİLMESİ ŞEKLİNDE İŞLEYEN BİR SİSTEMDİR. BU SİSTEMDE YURT İÇİNE GETİRİLEN FONLAR TÜRKİYE DE YERLEŞİK KİŞİLERİN İSTİFADELERİNE KREDİ OLARAK SUNULUR ŞEKLİNDE TARİF ETMİŞLERDİR. BU TARİFİN, FİDUCİARY İŞLEMİ İLE HİÇBİR İLGİSİ BULUNMADIĞI GİBİ, RAF TEMİZLİĞİ RAPORUNDA KINADIKLARI BİR ÜÇ KAĞITÇILIĞI LEGAL HALE GETİRMEK İÇİN UYDURDUKLARI BİR TARİF OLDUĞU AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR.

-OYSA YUKARIDAKİ SATIRLARDA SÖZÜNÜ ETTİĞİMİZ VE İBRAZ ETTİĞİMİZ 1994 TARİHLİ BELGE, BU İŞİN VEKALET AKDİNE KONU TEŞKİL ETTİĞİNİ VE BU PARANIN EMANET OLARAK MÜFLİS BANKAYA TEVDİ EDİLDİĞİNİ TARTIŞMASIZ BİR BİÇİMDE ORTAYA KOYMAKTADIR.

-BU ARADA, TÜRK BORÇLAR KANUNUN  386. MADDESİNİN GEREKÇESİNE DE GÖZ ATMAKTA FAYDA GÖRÜYORUM. BU HÜKÜM ROMA HUKUKUNDAN BU YANA TAMAMEN YANILGIYA DAYALI BİR VARSAYIMI KÖKTEN ORTADAN KALDIRMIŞ VE EMANETEN VERİLEN BİR ŞEYİN MÜLKİYETİNİN MUHATABA İNTİKAL ETTİRİLMESİNİN SOZ KONUSU OLMADIĞI VE SADECE BİR KULLANMA DEVRİNİN BAHSE KONU OLDUĞU İFADE EDİLMİŞTİR. ( bkz,TBK.md.386 gerekçesi)

-Bütün bu maruzatımız, müvekkilimin müfflis bankaya emaneten verildiğini ve asla mülkiyetin bu bankaya devredilmediğini ve müflis bankanın bu parayı ana para ve faizi ile birlikte müvekkilime devretmesi gerektiğini ve fakat bunun yerine müvekkilimin mülkiyet hakkını ihlal ederek EMANETE İHANET ETTİĞİNİ ve bu parayı iflas masasına yasalara aykırı olarak dahil ettiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

7-Meseleyi bir de MUHASEBESEL ACIDAN ele alalalım…………

 

 

SONUÇ                :

Maruz nedenlere binaen, davalıların emanet bir parayı haksız olarak, bu para sanki kendi mülkiyetlerinde imiş gibi, iflas masasına dahil ettikleri ve yıllardır bu parayı müvekkilime iade etmemekle çok büyük zararlara sebebiyet verdikleri ve iflas masasına haksız olarak dahil edilen bu paranın müvekkilime iadesi gerektiği izahtan vareste olduğu cihetle, munzam zararlarımız ve sair haklarımız mahfuz kalmak üzere, davamızın kabulüne karar verilmesini bilvekale, saygılarımla arz ve istirham ederim.

Davalı vekili

Av. Ünal SOMUNCUOĞLU

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.

Paylaş