DOSYA NO: 2022/530
BÖLGE İSTİNAF MAHKEMESİNE GÖNDERİLMEK ÜZERE
İSTANBUL ASLİYE 9. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
İSTİNAFA BAŞVURAN : Mustafa Nur SÖZÜÖZ
VEKİLİ : Av. Ünal SOMUNCUOĞLU, 15015. Sokak, No:1, Alaçatı
Çeşme-İZMİR
DAVALI : Müflis TYTBANK iflas idaresi
KONUSU : İstanbul asliye 9. Ticaret Mahkemesinin, 2022/530 E.
2023/39 K. Ve 25.01.2023 t.li kararının istinaf başvurusu
İSTİNAF SEBEBLERİ :
1-Bidayet mahkemesi, BU DAVANIN , İFLAS MASASINA KAYIT KABUL DAVASI OLDUĞU GEREKÇESİ İLE, DAVAMIZI GÖREV YÖNÜNDEN REDDETMİŞTİR. BU GEREKÇE DOĞRU DEĞİLDİR. Çünkü bizim davamız, kayıt kabul davası değil, iflas idaresinin, MÜLKİYET HAKKIMIZI İHLAL ETTİĞİ GEREKÇESİ İLE, ALACAĞIMIZIN İFLAS MASASINA DAHİL EDİLEMEYECEĞİ VE TÜMÜYLE TARAFIMIZA ÖDENMESİ GEREĞİYLE AÇILMIŞ BİR ALACAK DAVASIDIR.
2-Bu davanın bir kayıt kabul davası değil, bir alacak davası olduğunu bidayet mahkemesi de bilmektedir. Çünkü, kayıt kabul davaları MAKTU HARÇLA acılan davalardır. Alacak davaları ise, NISBİ HARÇLA açılan davalardır. Bidayet mahkemesi, celse arasında, bizim eksik harcı tamamlamamıza karar vermiş ve tarafımızca 68.000 lira eksik harç tamamlanmıştır. Yani, bu davanın bir alacak davası olduğunu bilmese, mahkeme eksik harcın tamamlanmasına ve eksik olan 68.000 lira bakiye harcı ödememize karar verir miydi? Her ne sebepten ise ve son celseden evvel nasıl bir rüzgar esti ise, bidayet mahkemesi, asıl görüşünden rücu ile, bu davanın bir kayıt kabul davası olduğunu beyan ederek, davamızı usul yönünden reddetmiş ve tabii yanlış bir karar vermiştir.
3-Olayın kısa bir özetini yapalım. Müflis banka TYT, müvekkilimle temas sağlamış ve onun parasını en verimli şekilde işleteceğini beyan ile, bu parayı FİDUCİARY AGREEMENT ( inançlı işlem ) yolu ile, ülke içindeki imkanlardan daha fazla getiri elde edileceğini ve parayı, İsviçre’deki anlaşmalı bankasına göndereceğini ve fakat bu işlemden doğan tüm sorumluluğun kendilerine ait olduğunu ve vade sonunda bu parayı müvekkilime kendilerinin ödeyeceğini ifade ederek, hem fiduciary agreementla ilgili belgeleri imzalatmış ve hem de kendisine, dosyaya mübrez, 12.01.1994 tarihli bir TAAHHÜTNAME vermiştir. O taahhütnamede, bankanın tüm sorumluluğu kendisinin deruhte ettiği ve vade sonunda tüm parayı faiziyle birlikte, müvekkilime bizzat ödeyeceğini bildirmiştir.
4- Lakin, olaylar onların söylediği gibi gelişmemiş ve TYT BANK iflas etmiştir. İflas masasına yaptığımız müracaatta da, alacağımızın iflas masasına kaydedildiği ve garamaden payımıza düşen ne miktar ise, o miktarın ödenebileceği tarafımıza bildirilmiştir.
5- Müvekkilime dayatılan bu zorbalık karşısında, müvekkilim o bir miktar parayı tahsil etmiş ve fakat hakkını almak için bu davayı açmıştır. Dava uzun bir serencamı müteakip, son olarak bidayet mahkemesine gelmiş ve bidayet mahkemesi de işbu istinaf konusu kararı ittihaz etmiştir.
6- Oysa, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bizim davamızın KAYIT KABUL DAVASI ile hiçbir ilgisi bulunmamakta, tam aksine İFLAS İDARESİNCE GASPEDİLEN BİR PARANIN İADESİNE İLİŞKİN BULUNMAKTADIR.
Şöyle ki;
a) İ.İ.K.nun 184. maddesine göre, İFLAS AÇILDIĞI ZAMANDA, MÜFLİSİN HACZİ KABUİL BÜTÜN MALLARI, HANGİ YERDE BULUNURSA BULUNSUN, BİR MASA TEŞKİL EDER. Yani, burada söz konusu olan, MÜFLİSİN MÜLKİYETİNDE OLAN MALLARDIR. OYSA, BİZİM MÜFLİS BANKAYA EMANETEN VERDİĞİMİZ PARA, MÜFLİSİN MÜLKİYETİNDE DEĞİL, YEDD-İ EMANETİNDEDİR. DOLAYISIYLA, BU PARANIN İFLAS MASINA DAHİL EDİLMESİ, BİR HIRSIZIN PARA ÇALMASINDAN FARKLI BİR OLAY DEĞİLDİR VE MÜLKİYET HAKKIMIZIN HOT BE HOT İHLALİ DEMEKTİR. Mülkiyet hakkı ise, her şeyden evvel ANAYASANIN 35. maddesi ile koruma altına alınmıştır. Bilindiği gibi, MENKUL MÜLKİYETİNDE, MÜLKİYET KARİNESİ ZİLYEDLİKTİR. ZİLYEDLİK İSE, İKİ UNSURDAN MÜTEŞEKKİLDİR. BİRİNCİSİ CORPUS, YANİ ŞEY ÜZERDİNDEKİ FİİLİ HAKİMİYET, İKİNCİSİ İSE ANİMUS DOMİNİ, YANİ MALİK OLMA İRADESİ. BU OLAYDA CORPUS UNSURU MEV CUT İSE DE, ANİMUS DOMİNİ KESİNLİKLE YOKTUR. DAHA DOĞRUSU OLMAMASI GEREKİR. ÇÜNKÜ, KENDİSİNE AİT OLMAYAN BİR PARAYI, MALİK OLMA İRADESİ İLE ELİNDE TUTAN KİŞİYE, BİZİM KANUNLARIMIZ HIRSIZ ADINI VERMEKTEDİR. O ZAMAN, MÜFLİS BANKA İFLAS İDARESİ YA HIRSIZDIR VEYA KANUNLARDAN HABERSİZDİR. HER İKİ HALDE DE, BİZE AİT OLAN BİR PARANIN MÜFLİS BANKANIN MÜLKİYETİNDE OLMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ. DOLAYISIYLA, İ.İ.K.NUN MEZKUR HÜKMÜ GEREĞİNCE İFLAS MASASINA DAHİL EDİLEMEZ.
b) Bu olayda FİDUCİARY İŞLEMİN VARİT OLMADIĞINI, SADECE BİZ DEĞİL, BİZZAT, MÜFLİS BANKANIN İDARESİNİ DERUHTE EDEN VE İFLAS İDARESİNİ GÖREVLENDİREN TMSF KURUMU DA BİLMEKTE VE İLAN ETMEKTEDİR. Netekim RAF TEMİZLİĞİ adını verdikleri yine mübrez belgede, banka ortaklarının nasıl sahtekarlık yaptıkları ve FİDUCİARY İŞLEM yapacağız diye insanları nasıl kandırdıkları ve aslında, bu paraların yurt dışına asla gönderilmediği ve fakat yurt dışındaki bankaya birkaç kuruş komisyon ödenerek gönderilmiş gibi gösterildiği ve gerçekte tüm bu paraların, müflis bankanın hakim ortaklarının şahsi şirketlerinde finansman olarak kullandıkları ayrıntılı bir biçimde anlatılmaktadır. TMSF işin aslını çok iyi bildiği ve bunu kendi müfettişlerine tanzim ettirdiği raporla mükemmelen açıkladığı halde, tıpkı bir çingene şarkısında ifade edildiği üzere, KARAKOLDA DOĞRU SÖYLEYİP, MAHKEMEDE İNKAR ETMEKTEDİR. RAF TEMİZLİĞİ adlı kitapçık, ilgili bölümlerin altı çizilerek ekte sunulmuştur.
c) Bizim de çeşitli dilekçelerimizde ifade ettiğimiz gibi, bizzat TMSF de, ortada BİR KANUNA KARŞI HİLE KAVRAMININ VARLIĞINI KABUL ETMİŞTİR. Kanuna karşı hile kavramı doktrinde şöyle ifade edilmektedir. (…TARAFLAR KANUNUN GEÇERLİ SAYDIĞI BİR İŞLEMİ, KANUNAE AYKIRI SONUÇLARA VARMAK AMACIYLA YAPTIKLARI TAKDİRDE,KANUNA KARŞI HİLEDEN BAHSEDİLİR…..) ( TEKİNAY borçlar hukuku, 1993 bası.sh.420 )
(….EMREDİCİ BİR HUKUK NORMUNUN YASAKLADIĞI BİR SÖZLEŞME VEYA EDİM, BAŞKA BİR KANUNUN HÜKMÜNDEN YARARLANILARAK DOLAYLI BİR ŞEKİLDE ELDE EDİLİYORSA, BUNA KANUNA KARŞI HİLE DENİR……) ( Prof. Dr. Fikret EREN, borçlar hukuku genel hükümler, 2015 bası, sh.323) Bu hale göre, Türkiye’de o devirde gerek yüksek faiz vermek ve gerekse bankanın ortaklarına mevduatın yüzde onundan fazla kredi vermek, emredici bir hukuk normu ile yasaklanmıştı. Lakin bu yasak işlemler, bir başka banka ve özellikle e bir yabancı banka aracılığı ile yapılırsa, bu yasak delinmiş oluyordu. Çünkü yabancı bankalar bu kısıtlama işlemine tabi değillerdi. Görünüşte işlemler hukuka uygun gözükse de, aslında kanunlara takla attırılıyor ve yasaklar deliniyordu. Pekala, KANUNA KARŞI HİLENİN MÜEYYİDESİ NEDİR? Bunun müeyyidesi, KANUNA UYGUN GÖZÜKEN İŞLEMİN MUTLAK BUTLANLA MALUL OLMASIDIR. YANİ, ASLINDA YAPILMAYIP, YAPILMIŞ GİBİ GÖSTERİLEN FİDUCİARY İŞLEM MUTLAK BUTLANLA MALULDUR.
d) O zaman geriye ne kalmaktadır. Yukarıda sözünü ettiğimiz 12.01.1994 tarihli TAAHÜTNAME. Bu taahhütname içeriğinden de kolaylıkla anlaşılacağı üzere, TİPİK BİR VEKALET AKDİDİR. Esasen, herhangi bir sözleşme, herhangi bir kanunda belerli akit tipine uymuyorsa, o ATİPİK AKDE, VEKALET HÜKÜMLEREİ UYGULANIR. Türk borçlar kanununun 502. maddesine göre, VEKALET SÖZLEŞMESİ, VEKİLİN, VEKALET VERENİN BİR İŞİNİ GÖRME VEYA İŞLEMİ YAPMAYI ÜSTLENDİĞİ SÖZLEŞMEDİR. VEKALETE İLİŞKİN HÜKÜMLER, NİTELİKLERİNE UYGUN DÜŞTÜĞÜ ÖLÇÜDE, BU KANUNDA DÜZENLENMEMİŞ OLAN İŞ GÖRME SÖZLEŞMELERİNE DE UYGULANIR. AYNI YASANIN 508. maddesine göre, VEKİL, VEKALET VERENİN İSTEMİ ÜZERİNE YÜRÜTTÜĞÜ İŞİN HESABINI VE VEKALETLE İLGİLİ OLARAK ALDIKLARINI VEKALET VERENE VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. Aynı yasanın 509h. maddesine göre, VEKİLİN, KENDİ ADINA VE VEKALET VERENİN HESABINA GÖRDÜĞÜ İŞLERDEN DOĞAN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARDAKİ ALACAĞI, VEKALET VERENİN VEKİLE KARŞI BÜTÜN BORÇLARINI İFA ETTİĞİ ANDA, KENDİLİĞİNDEN VEKALET VERENE GEÇER. VEKİLİN İFLASI HALİNDE VEKALET VEREN, BU ALACAĞIN KENDİSİNE GEÇMİŞ OLDUĞUNU İFLAS MASASINA KARŞI İLERİ SÜREBİLİR. VEKİLİN KENDİ ADINA VE VEKALET VERENİN HESABINA EDİNMİŞ OLDUĞU TAŞINIR EŞYANIN İFLAS MASASINDAN AYRILMASINI İSTEYEBİLİR. Yani, çok açık ve net olarak görüldüğü üzere, KANUN HÜKÜMLERİ BİZİM DAVAMIZIN BİREBİR KARŞILIĞINI TEŞKİL EDİYOR VE FAKAT HER NE HİKMET İSE, BAŞTA MÜFLİS BANKA İFLAS İDARESİ OLMAK ÜZERE, HİÇ KİMSE, BU YASAL LAZİMELERİ GÖZÖNÜNE ALMIYOR. Pekala biz ne yapalım? Gözlük yetmiyor diye, herkese birer pertavsız veya dürbün mü verelim?
e) Bu arada TÜRK BORÇLAR KANUNUNUN 386. maddesine de bir göz atmakta yarar görüyorum. Bu hükmün gerekçesine göre, EMANETEN VERİLEN BİR ŞEYİN MÜLKİYETİNİN MUHATABA İNTİKAL ETTİRİLMESİNİN SÖZ KONUSU OLMADIĞI VE SADECE BİR KULLANMA DEVRİNİN BAHSE KONU OLDUĞU İFADE EDİLMİŞTİR. Bütün bu maruzatımız, müvekkilimin müflis bankaya emaneten verdiği paranın mülkiyetinin asla bankaya devredilmediğini ve müflis bankanın bu parayı ana para ve faizi ile birlikte müvekkilime devretmesi gerektiğini ve fakat bunun yerine müvekkilimin mülkiyet hakkını utanmazca ihlal ederek EMANETE İHANET ETTİĞİNİ ve bu parayı yasalara aykırı olarak iflas masasına dahil ettiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. İddiamızı teyid eden YARGITAY KARARLARI ile, yazımızda sözü edilen tüm belgeler işbu dilekçemiz ekinde sunulmaktadır.
SONUÇ :Maruz nedenlere binaen, kanuna aykırı olarak verilen, DAVAMIZIN USULEN REDDİ KARARININ BOZULMASINA karar verilmesini, bilvekale, saygılarımla arz ve istirham ederim.
Davacı vekili
Av. Ünal SOMUNCUOĞLU
EKLERİ :………..