DOSYA NO:2021/406

 

İstanbul Asliye 20. Hukuk Hakimliğine

KONUSU                                            : Davalının 22.02.2024 tarihli dilekçesine cevap ve bazı diyeceklerimizdir.

CEVAPLARIMIZ                :

                                                               1-Davalı daha hala ISLAH kavramından söz etmektedir. Yani, bugüne kadar defalarca tekrar ettiğimiz halde, BELİRSİZ ALACAK DAVASI ve ISLAH arasındaki farkı anlayamadılar. Bizim davamız belirsiz alacak davasıdır ve bu husus dava dilekçemizde de belirlenmiştir ve belirsiz alacak davalarında ISLAH KAVRAMI YER ALMAZ ve MÜDDEABİHİN ARTTIRILMASI VEYA EKSİLTİLMESİNDE BİR SINIR YOKTUR.

                                                               2-Davalının tam otuz beş yıl süre ile avukatlığını yaptım. Otuz beş yıl süre ile yere göğe koyamadığı avukat, otuz altıncı yıl birden bire nasıl oldu da güvenilmez bir avukat oldu. Daha önce de arzettiğim gibi; bunun sebebi artık beni istismar edemeyeceğini kendisine ihtar etmemden kaynaklandı. Otuz beş sene büyük bir itimad duyarak tüm davalarını emanet ettiği bir avukata otuz altıncı yıl, olmadık iftiralarda bulunan birinin nasıl utanmaz bir insan olabileceği Muhterem Mahkemenin takdirlerindedir.

                                                               3-Alacaklarımı zamanındea tahsil edememin sebebi, davalının sürekli parasızlıktan söz etmesi ve davalar ve özellikle de İstanbul 13. Ticaret Mahkemesinde görülen davanın sonuçlanmasından sonra tüm borçlarını ödemeyi vaad etmesinden ötürüdür. Otuz beş yıllık bir iş ve dostluk ilişkisi nedeniyle de bu borçları tarafımca ertelenmiştir. Şimdi, kendini acındırarak borcunu ödemeyi geciktiren davalının, bu kerre zamanaşımı definde bulunması utanmazlığın daniskası olduğu gibi, aynı zamanda HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASIDIR. ( BORÇLU HER HAK GİBİ, ZAMANAŞIMI DEFİNİ İLERİ SÜRME HAKKINI DA KÖTÜYE KULLANAMAZ. KÖTÜYE KULLANMA HALİNDE, BU HUKUKEN KORUNMAZ VE DEFİ KENDİSİNE BAĞLANAN SONUÇLARI DOĞURMAZ. (Prof.Dr.Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2015 bası, sh. 1298)

                                                               4-Tekrar ediyorum, ben Bakırköy icra dairesinin yolunu bile bilmem. Bu takibi de ben açmadım ve o davanın davalısından tek bir kuruş tahsil etmedim. O davalı hakkında bir icra takibi başlattığım zaman, o davalı bu borcu daha önce ödediğini, ( yani davalının azlettiği avukatına) hatta dava masraflarını dahi ödediğini ifade etmiş ve beni savcılığa vereceğini ifade etmişti. Ben de BUNU ÖĞRENİNCE O DAVALIDAN ÖZÜR DİLEMİŞ VE TAKİBİ DURDURMUŞTUM. Bu davalı da, o avukatın dava masraflarını bile kendisi tahsil ederek hırsızlık yaptığını ifade etmişti, Bütün bunları unutan utanmaz, daha hala benim o vekalet ücretini tahsil ettiğimi ileri sürmekte beis görmemektedir. Kaldı ki, hasım tarafın ödediği vekalet ücreti, davalının vekalet ücreti borcunu ortadan kaldırmaz. Beri yandan vekalet ücreti Amerikan doları üzedinden tayin edilmişti çünkü aleyhe açılan dava Amerikan doları üzerinden açılmıştı. Amlerikan doları üzarinden tayin edilen bir vekalet ücreti ise, tahsil anında hangi kur geçerli ise, o kur üzerinden tahsil edilir. Bunun aksini düşünmek budalalıktan başka bir şey değildir.

                                                               5-Diğer taraftan, bilirkişi (!) kök raporu ile çeliştiği gibi, ilk bilirkişinin raporu ile de çelişmektedir. Kendisini güven duymadığımızı açıkladığımız için, bu bilirkişi (!) hertürlü ahlak kuralını bertaraf ederek bu akıl almaz ek raporu (!) düzenlemiştir. Gerek ilk rapor ve gerekse bu kişinin kök raporu ile çelişik olan buek rapora (!) dayanarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir. Bu itibarla yeni ve güvenilir bir bilirkişinin atanmasını istirham sediyorum.

6-Keza, İstanbul 13. Ticaret Mahkemesinde görülen ve son olarak, davalı vekilinin özel açıklamasına göre, davalı lehine bozulan davada, müddeabih İKİ MİLYON DOLAR OLUP, bu vekalet ücreti, asgari ücret üzerinden, azille birlikte muaccel hale gelmiştir. Bir vekalet ücretine hak kesbetmek için, davanın sonuçlanması gerekmez. Özellikle de, davalı beni azlettiğine göre, o andan itibaren asgari ücret üzerinden alacağım muaccel hale gelmiştir. Bu davada yapılan seçimler nedeniyle, benim hatalı olduğumu iddia etmek saçma ve insafsızca bir safsatadan başka bir şey değildir. Dosyaya sunduğum mahkeme zaptından, SEÇİM YAPILAN CELSEYE DAVALININ BİZZAT İŞTİRAK ETTİĞİ VE SEÇİLİ KENDİSİNİN YAPTIĞI SABİTTİR. Böyle bir belge varken, seçimi benim yaptığım ve bundan sorumlu olduğumu iddia etmek en hafif tabiriyle utanmazlıktır. Kaldı ki, daha önce de, açıkladığımız ve Prof.Dr.Sabih ARKAN’dan alıntılar yaparak arzettiğimiz üzere; yapılan seçimde de hiçbir hata bulunmadığı gibi, yapılan seçim kesin ve diğer alternatiflerin önünü kesin bir seçim de değildir. Bunlara defalarca arzettiğimiz halde, daha hala aynı masalları anlatmakta bir sakınca görmemektedirler. Binaenaleyh, alacak kalemleri arasında, iki milyon dolarlık davanın asgare vekalet ücreti de bulunmakta ve dava lehe sonuçlandığında, fazlaya ait taleplerimiz de mahfuz bulunmaktadır.

SONUÇ                                :Maruz nedenlere binaen, davalını haksız ve mesnetsiz itirazlarının reddi ile; yeni ve bilirkişi gibi bir bilirkişi tayinine karar verilmesini ve o incelemede bütün bu maruzatımızın nazara alınmasını saygılarımla arz ve istirham ederim. 10,04.2024

Davacı

Ünal SOMUNCUOĞLU

               

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.

Paylaş