ALEVİ KARDEŞLERİME AÇIK MEKTUP
Sevgili kardeşlerim,
Ben bir Sünni aileden gelme ve ELHAMDÜLİLLAH inanç sahibi bir insanım.
Şimdi olduğu gibi ,hayatımın her safhasında ,sevgimin hedefi olarak inançları nedeniyle insanlar arasında hiçbir ayırım yapmadım.(inançsızlar hariç)
Bir çok alevi dostum, kardeşim oldu ve her birinin pırıl , pırıl yüreği, aydınlık kafaları yüreğimi her zaman sevgi ile doldurdu.Bu itibarla bu satırlar arasında , sizden herhangi bir beklentisi olan, herhangi bir menfaat uman bir insanın ifadesine asla rastlamayacaksınız.Bu açık mektup, sadece alevi kardeşlerine yürekten muhabbet duyan alelade bir insanın, yürekten kopan duygularının ifadesidir.
Benim naçizane anlayışıma göre, esas itibariyle Alevilik, SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZE ,ONUN EHL-İ BEYTİNE ve ÖZ OĞLU GİBİ SEVDİĞİ Hz. ALİ ’ye sevgi ve bağlılıktır. Bu anlamda , öyle sanıyorum ki , bu satırların yazarı fıkara da Alevilerin en önde gidenidir ve bu duyguları ona gurur vermektedir.O nedenledir ki ,bizim bu kutsallarımıza geçmişte dahi saldırıda bulunan , sahte Müslüman müşriklere aldığım her nefesle birlikte lanet ederim.(en başta emeviler)
Ne var ki, kökü çok eskilere varan ALEVİ – SÜNNİ çekişmesi beni yürekten yaralıyor. Bu ihtilafın kökünde , özellikle de Yavuz Selim zamanında yapılan mezalimin bulunduğunu biliyorum. Bu konuları elimden geldiğince , gücümün ve aklımın yettiğince inceleme konusu yaptım.Selim’in yaptıklarını bağışlanmak mümkün değildir.Lakin, bu konuda birazda empati kurmanın gereğine inanıyorum.O tarihlerde, İran’ın başında bilindiği gibi Şah İsmail vardı. Şah İsmail ,Selim’in aksine, damarlarında sadece Türk kanı dolaşan bir insandı. Keza Şah İsmail, daha 15 yaşında iken ,İslami bilgi itibariyla devrinin zirvelerinde olan bir din bilgini idi.Ancak o zamanlar o ŞAH İSMAİL değil ŞEYH İSMAİL ‘di. Ne zaman var ki, şeyhliği bırakıp ,şahlığa soyundu.O büyük alimin yerini, hırslı bir iktidar sahibi aldı.Bu hırsı, onun kibirini arttırdıkça ,YÜCE RABBİMİN KURAN-I KERİMDE her zaman açıkladığı gibi,aklı selimi yok etti ve YÜCE RABBİMİN nezdindeki payesini de azalttı.Çok sevdiğim Pir Sultan Abdal da ,haklı olarak Şeyh İsmail’e bağlılığını ifade eden nefis şiirlerini yazarken, belki,ŞEYHİN,ŞAHLIĞA dönüşürken geçirdiği değişimleri fark etmedi. Artık bir şah olmayı tercih eden Şeyh İsmail ,İslamın kafirlere cihad açmasını engelleyecek bir sürü yanlışlar yaptı ve Osmanlıyı doğuda gereksiz yere bloke etti.Bu gerçeği, ona yürekten bağlanan saf kan TÜRK ALEVİ atalarımız ise göremediler veya Türk’ün doğuştan hasleti gereği,bir kere EYVALLAH dedikleri kimseyi, yarı yolda bırakmadılar.İşte kıyamette o zaman koptu ve bugüne kadar süregelen çekişmenin tohumları atılmış oldu.Bir hususu açıklamakta yarar görüyorum.Ben, hiçbir vakit Osmanoğulları’nı ilk üç tanesi hariç,sevemedim.Niye mi sevemedim ? Çünkü, Osmanoğlu’da ,kökünü inkar etti ve içinden çıktığı Türk’leri hakir gördü.Etrafına topladığı Tabasbus ve riya dolu devşirmelerinde kışkırtması ile , kendisinde bir takım ilahi vasıflar vehmetti ve kendisi de dahil,insanların sadece YÜCE RABBİN KULU olduğunu unuttu ve insanlara KULUM diye hitabetmeye başladı.Bu nedenle onlara ne sevgim ve ne de saygım vardır.Lakin, şunu da inkar etmemek gerekir ki , Osmanlı Devleti ,İslamın en keskin kılıcı olmuş ve bu yönüyle bir miktar anlayış gösterilmesini hak etmiştir. Empatiden söz açmışken,biraz da bugünkü duruma bir göz atalım.Geçenler de, kendisini hiç tanımadığım halde,bir kız kardeş muhabbeti duyduğum Sabah gazetesi köşe yazarlarından Sevilay bacımın bir yazısını okudum.Bu yazı gerçekten çok anlamlı idi.Bu kardeşim adeta haykırıyor ve bir sürü fırkaya ayrılmış Aleviliğin gerçekte ne olduğunun kendisine anlatılmasını ve bir Alevi olarak buna ihtiyaç duyduğunu belirtiyordu.Gerçekten ve maalesef Alevi olduklarını iddia eden öyle gafiller var ki,bugün parlamento çatısı altında bulunan bir kendini bilmez gafil, Aleviliğin ayrı bir din olduğunu pervasızca iddia ediyordu. Bu beyin özürlü kimse, benim sevgili ALİMİN(R.A) sevgili Peygamberimin evlatlarından bile daha fazla sevdiği ve peygamberimiz için hayatını tereddüt etmeden fedaya hazır olan ve bizzat sevgili Peygamberimizin işaret ettiği gibi, İlmin,İslamın kapısı olduğunu unutmuş veya hiç bilmiyor olsa gerektir. ZÜLFİKAR ‘ı İslamın zaferi için her an emre amade tutan bir kimsenin, başka bir dinin mübeşşiri olabileceğini düşünmek nasıl hasta bir beyin ve ruhun ürünü olsa gerektir.Bu konuda sabahlara kadar sohbet etmek ve Alevi kardeşlerimin değerli fikirlerini öğrenmek isterim.Ancak bunu bu birkaç satıra sığdırmamız mümkün değil.Benim sonuç itibariyle Alevi Kardeşlerimden , RABBİNE sığınmış fıkara bir derviş olmanın dışında başkaca hiçbir şeyi olmayan ünal olarak tek bir istirhamım var.Ülkemizin, bütün namüsait şartlara rağmen ,her gün daha iyiye giden yolunu lütfen kesecek davranışlar göstermeyin.Sizin, yukarıda da belirttiğim ,pırıl,pırıl yüreğiniz ve aydınlık kafanız bunu görebilecek imkanı YÜCE RABBİMİN izniyle size fazlasıyla bahşetmektedir.Ve lütfen, sizi benim gibi bütün samimiyetiyle sevdiklerine asla inanmadığım bir takım fasıkların da,bazı emellerine yüz vermeyin.ERENLER DEMİNE HU benim aziz kardeşlerim.
Ünal SOMUNCUOĞLU